Gördüğü her şeyle büyülenmek isteyen gezginler için Hallstatt gezi rehberinde nereleri görmeli, nerelere gidilmeli detaylıca anlattım!
Gerçekten de abartmıyorum; Hallstatt 7000 yıllık bir geçmişe sahip! Tarihi kadar doğası da zengin bir yer Hallstatt nerede diye soranlar için hemen cevaplıyorum; burası Yukarı Avusturya’da bulunan bir köy. Tam olarak Salzburg ve Graz şehirlerinin arasında kalıyor, Hallstäter Gölü’nün ise güneybatısında yer alıyor. Son yıllarda turistik gezilerin odak noktalarından biri halini alan bu küçük köy, hem dünyadaki binbir güzelliği görmek isteyenlerin hem de fotoğraf tutkunlarının mutlaka görmesi gereken yerler arasında.

Bu kadar övdüğüm Hallstatt için lafı daha fazla uzatmıyorum ve size bir anda valiz hazırlatacak, çanta toplatacak bir gezilecek yerler listesi sunuyorum!
İçindekiler
Tuz Madenleri
Önemli bir bilgi ile başlayayım; Hallstatt tuz madeni dünyada ilk olma özelliğine sahip olmasının yanı sıra başka bir çok şeye daha sahip. Turistik açıdan en ilgi çekici yerlerin başında gelen Tuz Madenleri’ne iki şekilde ulaşabilmeniz mümkün: birincisi, 1 saatlik yürüyüş parkurunda ter atar ama zirveye varmanın haklı gururunu yaşabilirsiniz; ikincisi, hiç gururlanmaya gerek duymadan 3 dakikalık füniküler yolculuğunu seçebilirsiniz. Her iki şekilde de enfes bir deneyim yaşayacaksınız ama bununla da kalmayacak. Tuz Madenlerine girmeden tam olarak keşfetmiş olmazsınız. Ahşap kaydıraklara binerek yapacağınzı Tuz Madeni turu yaşayacağınız en farklı deneyimlerden biri olabilir.
Gözlem Noktası (SkyWalk)
“World Heritage View”, yani, “Dünya Mirası Görüşü”! Neden bu ismi aldığını anlamakta hiç zorlanmayacaksınız. Sizi fünikülerle çıkacağınız noktada doğa kollarını açmışçasına karşılayacak. Aşağıda duran sessiz ve huzurlu Hallstäter Gölü’ne, etrafınızı saran Alpler nasıl eşlik ettiğine şahit olacaksınız. Sık sık “Yeşilin ve mavinin birleştiği…” diye anlatırız ya size, işte kendinizi bu birleşimin tam orta yerine bulmuş gibi hissedeceksiniz. Hallstatt Skywalk sayesinde doğanın sizi sarıp sarmaladığı bir huzur zirvesini deneyimleyeceksiniz.
St Micheal Şapeli
Herhangi bir şapel olarak görmeyin, köklü bir tarihi var ve 12. yy’a kadar dayanıyor. Yanı sıra bir de mezarlık kısmı var. Türkiye’den hem dini inanç hem de konsept olarak çok farklı mezarlıklar bulunuyor Avrupa’da ve Hallstatt’ta da durum bu şekilde. O yüzden kilisenin mezarlığını gezebilme imkanınız var. Bunun dışında bir de Kemik ev bulunuyor. Ölülerin gömülmesinden 15 yıl kadar sonra mezar alanına ihtiyaç olduğu için kemikler çıkarılıp güneşte kurultulmuş. Üzerlerine kütük bilgilerine dair bazı semboller çizilmiş ve sergilenmeye başlanmış. Kiliseden ölü bedenleri yakma emri çıkana kadar bu şekilde devam etmiş. Benden söylemesi Kemikli Ev, yani Beinhause size biraz ürkütücü gelebilir.

Hallstatt Meydanı
Hallstatt evlerinin güzel mimarisi ile çevrili küçücük bir meydan burası. Ancak küçük olmasına rağmen tarihi ve tarihi olduğu kadar da güzel. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu güzeller güzeli köyün meydanı da masalsı bir atmosfere sahip. Meydanda hediyelik eşya satan dükkanlar, bir şeyler içebileceğiniz kafeler ve dinlenebileceğiniz yerler bulunuyor. Tüm bunların dışında bir meydan olmasının hakkını da veriyor; çeşitli festivaller ve konserler de yine burada düzenleniyor. Ama en eğlenceli olanlarının başında da 8 Aralık’ta başlayan Hallstatt Noel Pazarı geliyor.
Evangelical Kilisesi
Aslında 1785 yılında yalnızca bir ibadet merkezi olarak açıldı. Fakat daha sonrasında 1. Franz Joseph evanjelistlerin dini ve siyasi anlamda eşitlik hakkı verecek emri yayınladı. Bunun ardından mimari üzerinde 5 yıl daha çalışıldı ve bir kiliseye dönüştürüldü. Hallstatt’ın merkezinde bulunan bu kiliseyi de mutlaka ziyaret etmelisiniz. Ayrıca kilise birçok fotoğrafın da odak noktasında olmayı başarmış bir mimari güzelliğe sahip. Bu yüzden elinizde fotoğraf makineniz ile en güzel kareleri yakalamak için Hallstatt turu yapacaksanız hiç düşünmeden burayı ilk durak olarak belirleyebilirsiniz.
Hallstäter See Gölü
Fotoğraf tutkunları bu göle sabahları düşen sis manzarasını karelemek için sabahlayabilir bile. Aynı şey gezgin ruhlar için de geçerli. Hallstatt denildiği anda akla gelen o sisli karelerden birini canlı canlı görmek için gölü mutlaka ziyaret edin.
Sakin ve huzur dolu atmosferinde yürüyüş yapın. Bu sırada tüm zarafetleri ile gölde yüzen kuğuları da besleyin. Eğer kenarında kıyısında dolaşmakla yetinemezseniz de merak etmeyin; gölde elektrikli botlar ile keyifli bir gezinti yapma şansınız da var.

Hallstatt Müzesi
Nereye gittiğinizi daha iyi öğrenmek adına bu küçük köyün kültürünü ve tarihini daha yakından tanımak isterseniz Hallstatt turuna mutlaka müzeyi de ekleyin. Demir Çağı ve 1750 Büyük Ateşi gibi bazı dönüm noktası olan olayların bu küçük köyde bıraktığı etkileri, tuz madeninin ekonomisine katkısını, gelişen turizmle birlikte yavaş yavaş nasıl da şekillendiğini en ince detayına kadar müzede edineceğiniz bilgiler sayesinde öğrenebilirsiniz.
Avusturya gezilecek yerler listesinin başında yer alabilecek, Viyena’yı bile ikinci sıraya atabilecek kadar masalsı olan bu köyü gezmek için çok büyük bütçelere ve çok fazla vakit ayırmanıza da gerek yok. Elbette yurt dışına çıkmak euro ve doların gezginler üzerindeki olumsuz etkileri yüzünden biraz daha zor bir hale gelse de bu küçük köyde çok büyük meblağlar harcamanıza gerek olmayacak. Buna rağmen doğanın zengin ve cömert güzelliği ile büyüleneceğiniz kesin!
E haydi o zaman, Hallstatt yolcusu kalmasın! 😉