Her şeyin normal seyrinde olduğu bir gün Vezüv Yanardağı birden harekete geçiyor ve Pompei Şehri lavlarla kaplanıyor. Hikayeyi merak edenler buyursunlar!
Doğanın o hayran olunası güzelliği herkesin sevdiği bir şey. Ancak madalyonun her zaman iki yüzü vardır; güzellikleriyle bizi büyülen doğa bazen o denli acımasızca harekete geçiyor ki onun gazabından kurtulmak mümkün olmuyor. İşte bu gazabı yüzyıllar önce tatmış ve yaşama dair son deneyimini Vezüv Yanardağı ile elde etmiş Pompei Şehri hikayesi tam olarak ne demek istediğimi anlatacak. Tabii, ben de hikayeyi anlatacağım.
Taşlaşmış Bir Tarih
Pompei Şehri nerede sorusunun cevabını vermekle başlayayım; İtalya’da bulunan şehir Napoli’ye bağlı ve oradan ortalama olarak 30 km uzaklıkta bulunuyor. Kalıntılarıyla oldukça ilgi çeken şehirler arasında bulunuyor. Şehirin 2010 yılındali nüfusu ise 25.671 olarak biliniyor. Ayrıca şu anda da UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunuyor.
Şehrin tarihine gelecek olursak… Arkeologların bulgularına göre şehrin M.Ö. 5000 yıllarında kurulduğu düşünülüyor. Binlerce yıl ayakta kalıp insanlığın birçok dönemine şahit olmuş olan şehir sonunda dünyanın zevk ve sefa rezervi haline geliyor.
Şehirde yaşayan insanlar ticari açıdan oldukça gelişmiş durumda olduklarından dolayı müthiş bir zenginliğe de sahip bulunuyorlardı. Bu sebep de zevk ve eğlencenin her türlüsünü sonuna kadar ve doya doya yaşıyorlardı.
Şehir nüfusunun %60 kadarı asiller, kalanı ise kölelerden oluşuyordu. Köleler kendi aralarında vahşete davet çıkarırken asiller ise nefislerine yenik düşmenin sefasını sürüyorlardı. Her köşe başındaki genelevler, israflık derecesindeki ziyafetler ve köle dövüşleriyle geçen bir yaşam Vezüv’ün doğasının gereğine uygun davranmasına kadar devam etti.
Sarsıntı, Yıkım ve Trajedi
Yemek yemenin zevkine daha fazla varmak için kaz tüyleriyle istifra eden, seks yapmakta sınır tanımayan Pompei Şehri hakkında bilgi vermeye hikayesinin başladığı trajik bir boyutuyla devam edelim.
MÖ. 79 yılında her şeyin olağan seyrinde devam ettiği bir gün yaşanıyordu. İnsanlar zevk dolu günlerini her zamanki gibi geçiriyorlardı. Önce bir sarsıntı meydana geldi. Ancak, şehir halkı sık sık olan depremlere o kadar alışkındı ki bu sarsıntının daha büyük bir felaketin habercisi olabileceğini akıllarına getirmedi. Zaten getirmiş olsalardı da bir işe yaramazdı.
Yamaçlarında asillerin lüks evleri, bağ ve bahçeleri bulunan Vezüv Yanardağı ansızın harekete geçti. Patlamalar kızgın lavların dağın eteklerinden başlayarak şehre varmasına yol açtı. İnsanların şehirden kaçmasını imkansız kılacak bir hızda gelişti. Bütün şehir bir anda metrelerce lavın altında kaldı.
İnsanların birçoğu o an ne yapıyorlarsa o şekilde taşa dönüştüler. Birçokları kaçıp kurtulmak umuduyla limana doğru koşmuş olsa da dev dalgalar gemileri alabora ediyordu. Evlerine sığınanlar için de bir kurtuluş yoktu. Yoğun kükürt dumanı yüzünden kapalı bir alanda kalabilmeleri mümkün değildi. Dışarı çıktıklarında da yaşayabilmeleri için bir umut yoktu; çünkü püskürmenin gücüyle kızgın kayalar gökten başlarına yağıyordu.
Şehirde bu felaketten kaçıp kurtulmaya dair hiçbir iz bulunamadı. Taşlaşmış bedenlerin anlattıkları insanların kendilerini bir anda lavların içinde bulmuş olduğunu gösteriyor. Yüzyıllar boyunca bu felaketin eseri olan taşlaşmış bedenler ve yok olmuş Pompei şehri kalıntıları ise 18. yy’de tesadüfen ortaya çıktı.
Bir Tarih Ortaya Çıkıyor
Pompei şehri nasıl bulundu diye merak edebilirsiniz. Etmelisiniz de… Zira, şehrin yüzyıllar sonra keşfedilmesi de kendi içinde ilginç bir hikayeye sahip.
1748 yılına geliyoruz. İtalyan bir çiftçi her günki gibi toprağını ekip biçerek işini yapıyor. Ancak vurduğu kazma tuhaf bir kalıntıya denk geliyor. O dönemde yaşayan İtalyan bilimadamı Giuseppe Fiorelli’nin dikkatini çeken kalıntı detaylı bir incelemeye tabi tutuluyor. O zaman anlaşılıyor ki toz ve küllerle kaplı kocaman bir şehir ve bu şehirde yaşayan insanların bedenleri toprağın altında duruyor. Şehrin keşfedilmesiyle beraber yalnızca bir trajedinin varlığı da ortaya çıkmıyor. Bu kalıntılar aynı zamanda Roma İmparatorluğu’na dair birçok önemli bilginin de açığa çıkmasını sağlıyor.
Vezüv’ün şehrin sonunu getiren patlaması ise aslında ilk değildi. Yanardağ dünya üzerinde insanların yaşamadığı bir tarihte faaliyete geçmişti. Yunan filozof Strabon bunu kraterleri inceleyerek ortaya çıkarmıştı. Kimseyle paylaşmadığı, paylaşsa da dikkat çekemeyecek olduğu bu bilginin yanı sıra M.Ö. 62 yılında meydana gelen şiddetli sarsıntı da yanardağın bir şeyler anlatmaya başladığını söylüyordu. Ancak kimse bu işaretleri dikkate almadı.
200.000’den fazla kişinin hayatını kaybettiği bu trajedide bilimsel açıklamlarının yanı sıra bunun metafizikle bağlantılı bir lanetleme olduğunu düşünenlerin sayısı da hiç az değildir. Bu şehir birçok Müslüman tarafından tıpkı Sodom gibi ya da Lut Kavmi gibi Allah’ın gazabının bir örneği sayılıyor. Aşırı müsriflik, zevk düşkünlüğü, eşcinsel ya da pedofil ilişkiler, fuhuş, kumar gibi İslamiyet tarafından kesinlikle günah olarak değerlendirildiği için şehir halkının lanetlendiği düşünülüyor.
Şehrin trajedisinin ne olduğuna dair daha fazla bilgi edinmek isteyenler Pompei Şehri belgeselini izleyebilirler. Bilgiyi öykü formunda sevenler için bir de 2014 yapımı Pompei filmi var. Üstelik başrollerini Kit Harrington ile Carrie-Anna Moss paylaşmış Her iki şekilde de şehir hakkında daha farklı perspektiflerden bilgi almak mümkün.
Bir şehrin nasıl taşlaştığı ve taştan bir tarihin toprağın altından nasıl uyandığına yakından şahit olmak isteyenler içinse Pompei Şehir Müzesi var.
Bir İtalya gezisinin içine Pompei Şehir Müzesi gezisini dahil etmek gezinizin verimli hareketlerinden biri olacaktır diye düşünüyorum. Şimdiden iyi seyahatler bol keşifler…