Pers İmparatorluğu’dan günümüze kadar miras kalmış olan Persopolis hakkında bilgi edinmek isteyen gezginler buyursunlar!
Yüzlerce yıl önceden günümüze kalan antik kentlerden Persopolis İran’daki büyüleyici varlığı ve köklü tarihiyle hala ziyaretçileri kendine çekiyor. Dev sütunlar, sanat eserinden farksız işlemeler, oymalar ve bir kültürün izlerini taşıyan simgesel anlatımlarıyla birçok gezginin uğrak noktalarından biri halinde.
Koca Bir İmparatorluğun Şehri
Persopolis, bugün, İran’ın Şiraz kentinin 70 km kuzeydoğusunda ve Pasargad’ın güneyine de 80 km uzaklıkta bulunuyor. Pers İmparatorluğu’nun başkenti olan bu şehir saraylar, anıtlar ve dev sütunlarla tarihi yansıtıyor.
Pers İmparatorluğu tarihteki en büyük imparatorluklardan biriydi. Gücü ve iktidarı tartışmasız olarak kabul ediliyordu. Bu büyük imparatorluğun başkenti de “Kralların kralı” olarak geçen I. Darius tarafından yaptırılmıştı.
Bu antik kentin Farsça’daki adı “Parsa”dır. Persopolis ne demek diye soracak olanlar için hemen açıklayayım; Bu isim kente Atinalılar tarafından verildi ve “Perslerin şehri” anlamına geliyor. I. Darius kenti yaptırdıktan sonra I. Serhas ve Artakserkses şehri daha da genişlettiler. Şehir, onların hükümdarlığında birbirinde harika anıtlarla donatılmış olsa da M.Ö. 330 yılında Büyük İskender’in zaferi sonunda yakıldığı için günümüze kadar hepsi gelmemiş bulunuyor.
Tarihin Sanatsal Tezahürleri
Persler yalnızca büyük bir imparatorluk değil, derin bir kültüre de sahiptiler. Bu yüzden Persopolis’in yapısında da kendi kültürlerinin, savaşlardan kazandıkları zaferlerin, sahip oldukları güçlerin anlatımlarına rastlamak mümkün. Bunu kentin üç ana bölümünde de hemen fark ediyorsunuz.
Saray bölümü yığma toprakla yapılan bir tepenin üzerine inşa edilmişti. Sarayların bulunduğu taraçaya iki geniş merdivenle çıkılıyor. Bu merdivenler, yani sarayın girişi “Tüm Milletler Kapısı” olarak geçiyor. Daha bu ilk girişte bile merdivenlerin kabartmalarla dolu olduğunu görebiliyorsunuz. Bunun dışında, büyük sütunlar üzerinde ise iyiliğin sembolü olan insan ve kötülüğün sembolü olan canavarın savaşı temsil edilmiş. Savaşın muzafferinin iyiliğin sembolü olan insan olduğu da destansı anlatıma eklenmiş.
Persopolis Antik Kenti’nin bir diğer bölümü ise tören alanı. Toprak altında olduğu için günümüze kadar kalabilmiş olması bize şehrin ne kadar büyük bir yapı olduğunu bir kere daha gösteriyor. Başka hiçbir sarayda bu kadar büyük olanına rastlanmamış olan kapalı alan 10.000 kişiyi alabilecek kapasiteydi. Salonun avluya açılan 4 büyük ahşap kapısı ve büyük sütunlarda ise dini inançları yansıtan semboller, Nevruz kutlamaları için Hindistan’dan gelen 23 büyük heyetin I. Darius’a bağlılıklarını sundukları tasvirler bulunuyor.
Şehirin ortalama olarak 10 km uzağında bulunuyor olsa da 3. önemli yapısı sayılan yer Kral Mezarları’dır. Akamenid krallarına ait olan bu mezarlar kayalar içine oyulmuş görkemli yapılar. Xerkes, I. Darius, I. Artakxerkes ve II. Darius’a ait olan 4 mezardan en gösterişlisi I. Darius’a ait olanı ve önünde bir de güneş sembolü bulunuyor.
Yüzyıllar önce Persopolis’in kuruluşu ile kendi güçlerini ve hükümlerini dünyaya daha da iyi yansıtmış olan Persler’den geriye kalanlar arasındaki en görkemli yapı olan antik kent Büyük İskender’in fethi ile büyük oranda tahribat görmüş olsa da hala heybetini koruyor. 1930’lu yıllarda başlayan kazı çalışmaları ile ortaya çıkan şehir Ortadoğu’ya doğru yola çıkmak için tek başına bir sebep.
İyi seyahatler şimdiden…