İnsanlığın binlerce yıllık tarihini alıp daha da ilerileri götüren Göbeklitepe hakkında bilgi edinmek isteyenleri böyle alayım!
En eski tapınak İngiltere’deki Stonhenge idi. Tarihin en eskisi olma şanıyla durduğu yerde duran tapınak ününü, en son Göbeklitepe araştırmaları ile ortaya çıkan bulgularla devretti. Böylesi büyük bir keşfin detaylarını sizinle paylaşmadan geçemezdim. O yüzden “Bilgi paylaştıkça çoğalır” dedim ve yazdım. Buyurun…
İçindekiler
Göbeklitepe Nerede?
Şanlıurfa’da bulunuyor. Binlerce yıldır orada keşfedilmeyi beklemiş olan Göbeklite’pe tam olarak, Urfa’nın kuzeydoğusunda yer alan Örencik Köyü yakınlarında yer alıyor. Urfa’ya gittikten sonra bu noktaya varmak için şehir merkezinden 15 km daha yol yapmanız lazım. Özel araç dışında bölgeye giden minibüsler de bulunuyor.
Göbeklitepe Nasıl Ortaya Çıktı?
Aslında bölgede uzun yıllardır devam eden kazılar var. 1963 yılında İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesi bölgede zaten bir çalışma başlatmışlardı. Ancak, bu kazı çalışmaları pek de incelikli değildi.
Daha sonra 1983 yılında Mahmut Kılıç tarlasında bulduğu oymalı bir taşı müzeye götürdü. Müzede bu taş sergilenmeye başlandı. Fakat ortada hala Göbeklitepe tapınağına dair bir bulgu yoktu. En son 1995 yılında bölgede detaylı bir çalışma başlatıldı. Şanlıurfa Müze Başkanlığı’nın başlattığı çalışmaya Prof. Dr. Klaus Schimidt danışmanlık etti. 2007 yılında ise kendisi bizzat çalışmanın başına getirildi.
Göbeklitepe Hikayesi Nedir?
Şu ana kadarki bulgular bize efsanevi bir hikaye sunmuyor ama nefes kesici bir bilgi veriyor; Stonhenge’den tam 7000 yıl daha eski bir zamana ait olan bu tapınak insanlık tarihinin yeniden yazılmasına sebep olabilir. Aslında, arkeologlar, antropologlar ve diğer bilim insanları şu ana kadar bilinen bir çok şeyi sorgulamaya başladılar bile.
İnsan formunun stilize edilmiş hali olduğu düşünülen sütunlardan edinilen bilgi bir anıt olması yönünde. Yani, burada herhangi bir yerleşim olmasına dair kesin bir bulguya rastlanmadı. Ancak bu kadar büyük bir anıtın yapılmış olması bu ihtimalin imkansız olmadığı yönünde de düşüncelere yol açtı.
Günümüzden tam 12.000 yıl öncesine dayanan geçmişi ile ortaya çıkan tapınak bazı ezberleri bozmuş durumda. Çünkü en eski tapınak olarak Stonhenge olarak biliniyordu. Yani insanlığın yerleşik yaşam, tarım ve dini inançlar konusundaki evrimine ışık tutan başlangıç noktalarından biri Stonhenge idi ve bu da bizi 5000 küsür yıl önceye götürüyordu. Ancak Göbeklitepe bunu kökünden sarstı.
Bilinenden Çok Daha Öncesine Gitmek
12.000 yıl öncesinde insanların bu şekilde bir yapıyı oluşturmaları oldukça ilgi çekici. T şeklindeki sütunlar 5 – 6 metre yüksekliğinde bulunuyor ve ağırlıkları da 40 ile 60 ton arasında değişiyor. Neolitik Çağ’da rastladığımız mağaraya çizili olan resimlerden çok farklı olarak bu devasa sütunların üzerinde kabartma figürler bulunuyor. Domuz, tilki, yılan, turna ve yaban ördeklerinden oluşan kabartmaların haricinde her sütunun yan tarafında da bir aslan kabartması yer alıyor.
Sütunlarla ilgili bir başka cevaplanamamış soru ise bugüne kadar nasıl bu kadar mükemmel şekilde gelmiş oldukları. Neredeyse hiç bozulmamış olan sütunlar Göbeklitepe Tapınağı’nı arkeologlar için oldukça gizemli kılıyor. Bunun yanı sıra, tapınağın yapıldığı yıllarda insanların ellerinde yalnızca ilkel aletler vardı.
Düşünün sadece küçük, basit ve ilkel araçlarla devasa sütunlardan ve incelikli kabartmalarla işlenmiş olan bir tapınak inşa edilmiş. Üstelik bu kocaman taşların nasıl kaldırıldığı ve dikildiği de yine büyük bir merak konusu. Tüm bunlar yeterince soru sordurmuyormuş gibi bir de tapınağın yapımından 1000 yıl sonra üstü örtülmüş. Yani, şu ana kadar ne neden yapıldığı ne de yapıldıktan yıllar sonra üzerinin örtüldüğü bilinmiyor.
Buğdaydan Önce Buğdayın Atası Vardı
Tapınağın yapımındaki gizem insanlığın yalnızca metafizik inançları ile ilgili sorular sordurmuyor. Tapınak sayesinde ortaya çıkan başka bulgular insanlığın tarım ve yerleşik yaşam konusundaki tarihi bilgilerini de yeniden sorgulatıyor. Çünkü bu bölgede ortaya çıkanlar gösteriyor ki buğdayın atasının da tarihi 12.000 yıl önceye dayanıyor.
Tarımın olduğu yerde yerleşik hayatı düşünmek kaçınılmaz olduğu için insanlığın tüm bu devrimleri gerçekleştirmesi aslında sandığımızdan çok daha öncesine dayanıyor olabilir.
Bulgular arasında dikkat çeken bir diğer nokta ise bira varilleri. Yapılan kazı çalışmaları 160 litrelik 6 tane bira varilini de ortaya çıkardı. Bu oldukça ilginç bir bilgi olmasının yanı sıra tarıma farklı bir perspektif de getiriyor olabilir; Prof. Schimidt’e göre insanlar tarımı yiyecek için değil, öncelikle bira yapmak için başlamış olabilir. Yani, Göbeklitepe zamanında ekmekten önce bira vardı desek çok da yanılmış olmayız. Zaten burada tarımsal tohumun evcilleştirilmiş olması gibi bir bulguya da rastlanmış değil.
UNESCO Korumasında
Bölgede birçok yağma söz konusu. Zaten, arkeolojik kazı alanlarının üzücü sorunlarından biri bu; yağmalanmaya ya da deforme edilmeye açık olmaları. Göbeklitepe’deki ilk bulgulardan sonra UNESCO Geçici Dünya Mirası Listesi’ne almıştı. Ancak 2018 yılında bu durum değişti ve Göbeklitepe kesin olarak UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girdi.
Bu aşamadan sonra yapılan çalışmalar ışığında yepyeni bilgiler gelecektir. Ama taze bilgiler gelmeden önce etraflıca bilgi edinmek isterseniz Göbeklitepe belgeselini izleyebilirsiniz.
Tarihin gizemleri hiç bitmeyecek gibi duruyor. Aslında 4 milyar yıldır var olan bir gezegen için 12.000 yıl çok da büyük bir zaman dilimi değil. Yine de insanlığın nerede ve nasıl başladığı hepimiz için bir merak konusu. Umarım daha fazla bilgiye ulaşılır ve hepimiz daha fazlasını öğreniriz.
2 Yorumlar
Thank for the fascinating article is time that we recognize Humanity has been on the earth for much longer and in fact was more advanced in the distant past then any acceptd history has projected.
thank you so much